26 Kasım 2009 Perşembe

KURBAN BAYRAMI

Bayramınızı sağlıklı huzurlu sevdiklerinizle birlikte geçirmeniz dileğiyle..

24 Kasım 2009 Salı

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Yıllar önce eğitim enstitüsü matematik bölümünü kazanınca ben öğretmenlik yapamam diyerek tekrar şansımı denedim ve mimarlık mesleğini sectim. Yıllar sonra 8 yıl mimarlık fakultesinde hocalık yapınca ne kadar kutsal bir görev olduğunu anladım .kızım üniversteyi tercih yaparken o kadar yalvardımki öğretmen olması için ama maalesef o da başka bir meslek seçti. Özveri isteyen bir meslek olmasına rağmen bilgi aktarmanız her zorluğa değiyor.. Saygıyla tüm öğretmenlerimi selamlıyorum..

23 Kasım 2009 Pazartesi

bu ara fazla yazamıyorum çünkü:pc bozuldu zeytinleri toplama zamanı gelmişti zeytinleri toplamaya gittim köy o kadar güzeldiki hiç şehre dönmeyi düşünmedim ama maalesef dönmek zorundaydım.inşallah ilerde köyde yaşarım çok ilginç bir şey gördüm arkadaşlar ama fotoğraf makinemi götürmediğim için sizinle paylaşamıyorum papatya lar açmıştı.inşallah bayramda gidince kalırlarsa çekerim fotoğraflarını sanki sonbahar değilde ilkbahar mevsimini yaşıyoruz.sevgilerimle..

15 Kasım 2009 Pazar

SEVGİ

O gün adliye binasının önü ana baba günü gibiydi.Bütün gazeteciler toplanmıştı.Konu 80 yaşındaki bir neneyle 84 yaşındaki bir dedenin boşanma
davalarına tanıklık etmekti.Tamda hani şu evlenmeden beraber yaşamanın daha iyi olduğunu savunan sapık zihniyetin türediği andı. mahkeme başlamıştı.Hakim önce neneyi çağırdı.
-Anlat bakalım anne derdin ne?Bu yaştan sonra neden boşanmak istiyorsun?
Nene anlatmaya başladı:
-bak hakim bey evladım şu görmüş olduğun ihtiyar admla ben tamı tamına 60
yıllık evliyim.Birbirimizi severek evlenmiştik.ben ankarada yaşıyordum ve
bu adam çankayada askerlik yapıyordu.askerliği bitince evlendik.
ben bi çocuğumuz olmasını çook istiyordum.ama eşimden olan bir problem
yüzünden çocuğumuz olmuyordu.bende üzülerek kendisinden boşanmak istediğimi söyledim.O da:
-biz birbirimizi çok seviyoruz çocuk için ayrılmayalım.Nasip değilmiş.Ben
sana çiçek getiririm sende onlarla uğraşırsın.Onlarda çocuk gibidir sevgi
ister,ilgi ister,konuşmak ister.Gel yuvamızı yıkmayalım.
dedi bende gerçekten seviyordum kabul ettim.o çiçekler getirdi zaten
bahçıvandı kendisi,bende o çiçeklerle sanki çocuğum gibi davrandım.ta ki bi
akşam yeni bir çiçekle gelinceye kadar.SEDEF ÇİÇEĞİ.
Bak hayatım dedi sana yeni bir çocuk getirdim.Ama bu çocuğun huyu biraz
kötü.Bunu her gece saat 3 te sulaman gerekiyor.Yoksa ölür dedi.
Bende her gece saat 3 te kalkıp o çiçeği suladım.Bir gece olsun şu adam
kalkıp sulamadı.Bende kendi kendime adadım ki eğer bu çiçek ölürse bende bu adamdan boşanırım.dün baktım çiçek ölmüş bende doşanma davası açtım.
Beni boşa bu duygusuz adamdan hakim bey evladım.
Hakim olanları dinledikten sonra dedeye yönelir.
-eşini dinledin baba gel bide seni dinleyelim.Söylemek istediğin bişey
varmı? dede suçlamalardan yüzü kıpkırmızı olmuş bir şekilde utanarak hakimin
karşısına çıkar:
-söylenenleri dinledim evlat.Eşim haklıdır ancak bilmediği bir nokta var.
Ben bahçıvanım çiçekleri çok iyi bilirim.Sen sedef çiçeğinin huyunu
bilirmisin evlat?
hakim:
-Nedir baba söylede bilelim.
dede:
-sedef çiçeği suyu hiç sevmez.Ayda bir defa sulasan yeterlidir.Eğer birden
fazla sularsan yaşamaz kurur. Eşimin boynunda ağrılar vardı doktora götürmüştüm.Doktor bana dediki bak dede nenenin boynunda kireçleme başlamış.4 saatten fazla yatmaması lazım yoksa Allah vermesin felç bile olabilir. uyku tatlıdır hakim bey oğlum ona gece kalk dolaş sonra tekrar yat deseydim yapamazdı.Benimde aklıma böyle bir oyun geldi. O her gece kalkar çiçeği sular geri gelir yatardı.Ben o zamana kadar numara yapar onun uyumasını beklerdim. O uykuya dalınca gece kalkar çiçeğin toprağını değiştirirdim.İnsanlık hali işte dün bende uyuya kalmışım çiçek ölmüş...


13 Kasım 2009 Cuma

sonbahar

Yağmurlar başladı ansızın
Kuşlar uctular gitti uzaklara
Yapraklar sarardı soldular
Bir hüzün cöktü içimize
Sevda şarkıları söylenmez oldu
Ayrılık şarkıları dillerimizde
Öksüz bir cocuk gibi
Boynunu büktü dallar
Güneş gizlendi başka diyarlara
Bulutlar ağlar
Ne hüzünlü mevsimsin sen sonbahar
Senin gelmenle döküldüler
Çaresizlikler içinde
Toprağın koynuna yapraklar...

bu şiiri 24-10-1975 yılında yazmıştım...


eski havagazı fabrikasının acılışı

havagazı fabrikası cevre düzenlemesi


havuzun yakın plan görünüşü...

izmir eski havagazi fabrikası cevre düzenlemesi


cevre düzenlemesinde yapılan havuzlardan bir tanesi

11 Kasım 2009 Çarşamba

KONFÜCYÜS

Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.


Derin olan kuyu değil,kısa olan iptir.


Aradığını bilmeyen bulduğunda anlayamaz.


Kendine yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma.


Dal rüzgarı affetmiştir ama, kırılmıştır bir kere.


İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser.


Konuşmaya layık olanlarla konuşmazsanız, insan kaybedersiniz. Konuşmaya layık olmayanlarla konuşursanız, söz kaybedersiniz.
Bilge olan kişi, insan kaybetmez, söz de kaybetmez.



Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız.


Karanlığa söveceğine, kalk bir mum yak.


Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır.


Üstün insan konuşmadan önce eyleme geçer ve sonra eylemine göre konuşur.


Bilgi özgüveni, özgüven ise gücü yaratır.


Çizik bir elmas, çizik olmayan bir çakıl taşından daha iyidir.


Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.


Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir.


Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.


Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmaz ise; insan da acı çekmeden olgunlaşmaz.


Faydalı insan odur ki boş durmayı sevmez, kişiliğini faydalı işlerle geliştirir.


Güçlü olan sayıca kalabalık kitleler değil, eğitimli kitlelerdir.


İyi insanlar olduğu gibi görünür, göründüğü gibi olur.


Fedakarlıklar senden başkası bilmiyorsa değer taşır.


Kitleler cezalarla düzene sokulursa dejenere olur, karizma ve nezaketle yönetilirse bilinçli ve dürüst olur.


Bir şeyi bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış. Bir şeyi bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et. İşte bu bilgidir.


Eğitimli insanın hedefi daima yüksek olur. Küçük işlerle küçük insanlar uğraşır.


Kendisini eleştirebilen insanlar doğruyu ve güzeli bulma konusunda daha şanslıdırlar.


İrade öyle değerli bir özelliktir ki bir ordu komutansız kalsa da kişi iradesinden yoksun kalamaz. İradeli insan davranışları tutarlı insandır.


İyi yönetici olmanın sırrı dört yanlıştan kaçınmak, beş doğruyu uygulamaktan geçer. Dört yanlış şunlardır: nasihat etmeden infaz etmek (gaddarlık); öğretmeden başarıyı ölçmek (kabalık), yönetimde gevşek olup sınırlar koymak (art niyet), özlük haklarının dağıtımında cimri davranmak (bürokrat olmak). Beş doğru ise şunlardır: müsrif olmadan eliaçık olmak; gocunmadan çalışmak; haris olmadan istek duymak; mağrur olmadan rahat davranmak; ürkütücü olmadan saygın olmak.


KONFÜÇYÜS

9 Kasım 2009 Pazartesi

AŞK FISILTILARI

Her parçam bir ayrı yerde
Bir ayağım bu günde
Bir ayağım yarında
Bir gözüm göklerde
Bir gözüm denizlerde
Biri yaşamakta ellerimin
Biri ölümde
Yüreğimse
Bin parçaya bölünmüş
Her biri bir yerinde...

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

6 Kasım 2009 Cuma

yaramaz kedim orfe




Ben bir zamanlar kedili evlere bile gidemezdim. ama bir gün ameliyat olup eve döndüğümde oğlumun süprizi ile karşılaştım.evimize orfe gelmişti. iyiki geldi:))))))

bahcemdeki nar ağacı


5 Kasım 2009 Perşembe

kelebekler

Sadece birkaç gün yaşadı kelebekler…
Ve aşkın ne demek olduğunu, insandan daha iyi bildiler…
Aşkın bir ateş olduğunu, yakıp kül ettiğini anladılar ve ateşe pervane oldular.
Dört kelebeği öyküsüdür
Dört kelebek ateşin gerçek sırrına ulaşmaya karar verirler…
İlk kelebek ateşin uzağından geçip gelir ve şöyle der
“Ateş aydınlatan bir şeydir.”
Bu gerçeğin tam bilgisi değildir…
İkinci kelebek ise ateşe biraz daha yaklaşıp döner ve şöyle der
“Ateş ısıtan bir şeydir.”
Bu da gerçeği anlatmak için eksiktir…
Üçünü kelebek ateşe iyice yaklaşır, alevler kanatlarına değer geçer ve döndüğünde, “işte ateşin gerçek bilgisi” der, “ateş yakıcı bir şeydir.”
Dördüncü kelebek bununla yetinmez.
Ateşin çevresinde döner, dolanır, kavrulur ve birden bire ateşin içine dalarak bir an parladıktan sonra, alevlerin içinde görünmez olur…
Ateşin gerçek bilgisini anlayan tek kelebektir o…
Ancak bunun artık diğerlerine anlatacak durumda değildir.
Anlatmasına gerek de yoktur…
Hiç kimse ateşin ne olduğunu başkasının anlatmasından öğrenemez... Ateşe ancak dokunarak öğrenilir, onun ne olduğu…
Hepimiz bu öyküdeki dördüncü kelebek olmayı düşlüyor ama ömrümüzü diğer üç kelebek gibi tamamlıyoruz.
Sadece birkaç gün yaşadı kelebekler…
Ömrünce gerçek aşkı bulunamayan insana inat ateşin aşk olduğunu bilerek ve aşk için yanmayı bilerek…

1 Kasım 2009 Pazar

anadolu

Beşikler vermişim Nuh'a

Salıncaklar, hamaklar,

Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,

Anadoluyum ben,

Tanıyor musun ?



Utanırım,

Utanırım fukaralıktan,

Ele, güne karşı çıplak...

Üşür fidelerim,

Harmanım kesat.

Kardeşliğin, çalışmanın,

Beraberliğin,

Atom güllerinin katmer açtığı,

Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,

Kalmışım bir başıma,

Bir başıma ve uzak.

Biliyor musun ?



Binlerce yıl sağılmışım,

Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

Nazlı, seher-sabah uykularımı

Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,

Haraç salmışlar üstüme.

Ne Iskender takmışım,

Ne şah ne sultan

Göçüp gitmişler, gölgesiz!

Selam etmişim dostuma

Ve dayatmışım...

Görüyor musun ?



Nasıl severim bir bilsen.

Köroğlu'yu,

Karayılanı,

Meçhul Askeri...

Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.

Sonra kalem yazmaz,

Bir nice sevda...

Bir bilsen,

Onlar beni nasıl severdi.

Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı

Minareden, barikattan,

Selvi dalından,

Ölüme nasıl gülerdi.

Bilmeni mutlak isterim,

Duyuyor musun ?



Öyle yıkma kendini,

Öyle mahzun, öyle garip...

Nerede olursan ol,

İçerde, dışarda, derste, sırada,

Yürü üstüne - üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

Fırsatçının, fesatçının, hayının...

Dayan kitap ile

Dayan iş ile.

Tırnak ile, diş ile,

Umut ile, sevda ile, düş ile

Dayan rüsva etme beni.



Gör, nasıl yeniden yaratılırım,

Namuslu, genç ellerinle.

Kızlarım,

Oğullarım var gelecekte,

Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.

Kaç bin yıllık hasretimin koncası,

Gözlerinden,

Gözlerinden öperim,

Bir umudum sende,

Anlıyor musun ?







Geri